May 30, 2011

Kırmızı Halı İçin 14 Yıl Bekledim!



                                                                                   


Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da filminde rol alan Yılmaz Erdoğan'ın sinema macerası büyük bir değişim gösteriyor. Cannes'da görüştüğümüz Erdoğan, Organize İşler'den sonra sinema hakkındaki görüşlerinin değiştiğini söylüyor. O, artık kendim yazarım, çekerim ve yönetirim iddiasında değil.

Geçen yıl, Nuri Bilge Ceylan'ın Yılmaz Erdoğan ile Bir Zamanlar Anadolu'da filminde çalışacağını öğrenince şaşırmadım desem yalan olur. İki ayrı dünyanın sinema insanları onlar. Ceylan, çektiği filmler Türkiye'de az izlense de, Edirne'nin ötesinde hayli heyecanla karşılanan, Cannes gibi dünyanın en önemli festivalinde sıkça boy gösteren, dünya çapında bir sinemacı. Erdoğan ise yurtiçinde filmleri çok fazla izlenen, daha konvansiyonel sinema yapan bir yönetmen. Ayrıca Türkiye'deki sinema ikliminde 'sanat filmi', 'seyirci filmi' gibi yapay ayrımlarda da farklı kutuplara düşen iki sinemacı söz konusu. Bir Zamanlar Anadolu'da bu iki sinemacıyı bir araya getirdi. Getirmekle de kalmadı, birlikte Cannes yolculuğuna çıkmalarına da vesile oldu. Ceylan, Cannes konusunda tercübeliydi. Ama bu macerada Yılmaz Erdoğan ilk defa 'resmen' Cannes'a katıldı ve kırmızı halıda yürüdü. Heyecanlıydı, ki bu çok normal. Bir Zamanlar Anadolu'da'yı ilk defa Cannes'da izledi. Ödül heyecanını yaşadı.
Yakın zamanda Bahman Ghobadi'nin Gergedan Mevsimi'nde de oynayan Erdoğan, bu aralar oyunculuğuyla gündemde. Ama aslında bu olanlar, onun sinema macerasında önemli değişimlerin sinyalleri. O, artık kendim yazarım, kendim çekerim ve yönetirim iddiasında değil. Kah oyuncu olarak bir filme dahil olabiliyor, kah yazdığı senaryoyu bir başkasının çekmesine izin veriyor. Yani yeteneklerini paylaşabiliyor.

Erdoğan'ın anlattığına göre, yönettiği Organize İşler'den sonra başlamış değişim. Tabii sinemaya bakışı da değişmiş. Nuri Bilge Ceylan'la çalışmasının da etkileri var üzerinde. Erdoğan, Cannes deneyimini, Nuri Bilge Ceylan ile olan serüvenini, sinema macerasındaki değişimi anlattı.

- Nuri Bilge Ceylan ile ne zaman tanıştınız? 
- İlginç bir şey söyleyeceğim, biz Nuri Bilge ile yıllar evvel Cannes’da tanışmıştık. Birbirimizi biliyorduk. Ben Vizontele’nin bir gösterimi için Cannes’a gelmiştim. Bilge de Cannes’daydı. Tanıştık, şimdi onun çektiği bir filmle yine Cannes’dayız. Kim derdi ki, Cannes’a birlikte geleceğiz!
- Gerçekten de öyle… Çünkü siz iki ayrı sinemanın insanlarısınız.
- Bence aslında zannedildiği kadar farklı değiliz. Öyle algılanıyor ama işin gerçeği öyle değil. İkimiz de anlatıcıyız. Anlatıcının en temel noktası gerçekçiliktir. İkimiz de çok gerçekçi anlatıcılarız. Sinemaya temel yaklaşımımız aynı. Sadece anlatış biçimimiz farklı. Aynı şeyi farklı ritimde, duygu ölçeğinde anlatıyoruz.
- Nuri Bilge Ceylan’dan teklif geldiğinde şaşırmadınız mı?
- Yok. Beni aradı, bir şey konuşacağını söyledi. Buluştuk. Filmi anlattı ‘Bir komiser rolü var, yazarken hep sen canlandın gözümde, bir oku senaryoyu istersen,’ dedi. Ben ‘Tamam, okumaya gerek yok,’ dedim. Kabul ettim.
- Altın Palmiye adayı bir filmin oyuncusu olarak Cannes’da bulunmak nasıl bir duygu? 
- Sinema bir spor olsaydı burası olimpiyat olurdu. Bu meslekte gelinebilecek en uç nokta burası. Tabii bir yarışma heyecanı yaşıyorsun, diğer filmleri izliyorsun. O filmleri yapan sinemacılarla tanışıyorsun. Herkesin gala heyecanı yaşadığını ve kırmızı halıda yürürken içinin titrediğini görüyorsun. Kimse ‘Benim iki Oscar’ım var artık heyecanlanmıyorum,’ demiyor.
- Cannes nasıl bir tortu bıraktı sizde? 
- Bir Tweet attım: ‘Dünya zahiristansa Cannes onun başkentidir,’ diye. Çünkü dış görünüşü net bir şekilde garantiye almışlar. Hiçbir kabadayı ‘Ben gelirim, smokin giymem,’ diyemiyor. Festivalle alakalı bir parti dünyası var. Sinemanın yarattığı enerjiden beslenen bir turizm var. Bir de gördüğüm kadarıyla ne kadar çok paran varsa o oranda değişen bir Cannes yaşıyorsun.
.
.
.

*Bu röportaj 29 Mayıs 2011 tarihli Sabah Gazetesi'nin Pazar ekinde yayımlanmıştır.
Photo © FIF - Aurore Marechal
Röportaj: Olkan Özyurt

May 25, 2011

Cannes'dan NTV'ye geldiler


Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da Jüri Büyük Ödülü alan ''Bir Zamanlar Anadolu'da'' filminin oyuncuları Yılmaz Erdoğan, Muammet Uzuner, Taner Birsel ve yapımcı Zeynep Özbatur NTV'de Canlı Yayın konuğu oldu.
 http://video.ntvmsnbc.com/#cannesdan-ntvye-geldiler.html

NTV Canlı Ana Haber Bülteni

Ödüllü Ekip Yurda Döndü



Cannes Film Festivalinde Jüri Büyük Ödülü kazanan Nuri Bilge Ceylan filmi 'Bir Zamanlar Anadolu'da' ekibi dün Türkiye'ye döndü.

Akşam Gazetesi
http://www.aksam.com.tr/ceylaninki-buyuk-sans--42701h.html

May 24, 2011

Cannes'ın 'Bilge'sine jet tebrik


Cannes Film Festivali'nden ödülle dönen Nuri Bilge Ceylan'a devlet tebriği... Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 'Ülkem adına sevgi ve saygıyla alkışlıyorum' dediği Ceylan'a kutlama mesajı gönderdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise törenden sonra telefon açarak tebrik etti.

Haberin tamamı için;
Akşam Gazetesi
http://www.aksam.com.tr/cannesin-bilgesine-jet-tebrik--42412h.html

Cengiz Semercioğlu Cannes'dan bildiriyor!

                                                                                                                                
Bir Zamanlar Anadolu'da filminde Komiser Naci'yi oynayan Yılmaz Erdoğan, Cengiz Semercioğlu'na verdiği Röportajda ''Bu filmde Nuri Bilge gibi bir ustayla neler öğrenebilirim hissiyle çalıştım.Çok şey öğrendim.O bir kuyumcu'' dedi.
Röportajın tamamı
Hürriyet Kelebek
Cengiz Semercioğlu


May 23, 2011

Cannes Anadolu'yu sevdi!



Gala öncesi Nuri Bilge Ceylan ile Radikal gazetesi yazarı Erman Ata Uncu bir araya gelerek ''Bir zamanlar Anadolu'da'' filmini konuştular.Erman Ata Uncu'nun kaleminden Bir Zamanlar Anadolu'da..
''Şüphe duymadığım oyuncu: Yılmaz Erdoğan Galanın hemen öncesinde yoğun bir röportaj trafiğinin ortasında buluştuğumuz yönetmen, filmlerinin kendi adına konuştuğu düsturunun takipçisi bir sessizlikte olsa da en azından daha fazla oyuncuyla çalışmanın zorluğunu teslim ediyor. Daha ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’yla ilgili ayrıntıların yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığı zamanlardan beri filmin en dikkat çeken özelliklerinden biri de bu oyuncu kadrosuydu. Tabii ki özellikle Yılmaz Erdoğan’ın bir Nuri Bilge Ceylan filminde oynayacak olması… Malum, oyuncu ve yönetmen halihazırda arkadaş. Ama filmi seyredince daha iyi anlaşılıyor, ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’nın komiseri için Yılmaz Erdoğan gibi bir isim en uygun seçimlerden. Ceylan’a Erdoğan’ın seçiminde daha önceki performanslarının etkili olup olmadığını sorduğumuzda “O da var” diyor ama ekliyor: “Ama zaten kıvrak zekası ve yaratıcı kişiliğiyle pek çok rolün üstesinden kolaylıkla gelebileceğinden şüphe duymadığım bir oyuncuydu Yılmaz.'' '' 
Erman Ata Uncu
Radikal Gazetesi
Yazının tamamı: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1050192&Date=23.05.2011&CategoryID=82

Ceylan'a bir ödül daha

                                                                                            *Cumhuriyet Gazetesi
Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği ''Bir Zamanlar Anadolu'da'' Jüri Büyük Ödülü'nü Jean ve Dierre Dardenne kardeşler'in '' Le Gamin au Velo'' filmiyle paylaştı.



Ödül töreninde konuşan Ceylan, ''festivalde, filminin en son gösterilen film olması nedeniyle ödül kazanmayı beklemediğini'' söyledi.
Jüri üyelerinin festival sonunda yorgun olacağı ve filmi yeterince değerlendiremeyeceği kaygısı taşıdığını ifade eden Ceylan, jüri üyelerine bu ödülden dolayı teşekkür ettiğini söyledi.Ceylan, yine filmin oyuncuları, yapımcısı ve tüm ekibe katkılarından dolayı teşekkür etti.




Belçim Bilgin'in heyecanı gözlerden kaçmadı.Yılmaz Erdoğan'ın beyazperdeye yansıtılan görüntülerini dakikalarca ayakta alkışladı.











Festival detayları ve foto galeri:http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/cannesdan-en-guzel-kareler.html?position=28

May 22, 2011

Galadan ilk görüntüler




64. Cannes Film Festivali'nde, Altın Palmiye için yarışan yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın, "Bir Zamanlar Anadolu"da isimli filminin galası bu akşam yapıldı.

Festival, yarın akşam düzenlenecek ödül töreniyle sona erecek. 

May 21, 2011

Cannes'da Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da filmi görücüye çıkıyor!




Nuri Bilge Ceylan, aralarında Yılmaz Erdoğan'ın da yer aldığı oyuncuların katılımıyla 21 Mayıs Cumartesi günü saat 12.30'da basının önüne çıkacak ve filmle ilgili soruları yanıtlayacak.Filmin galası ise aynı gün saat 21.30'da yapılacak.

NTV,Ceylan'ın 'Bir Zamanlar Anadolu'da' filminin yapımcı ve oyuncularını buluşturdu.

Haberin videosu:
http://video.ntvmsnbc.com/#ceylanin-son-filmi-galadan-once-ntvde.html

May 20, 2011

Yılmaz Erdoğan ve Belçim Bilgin Cannes'da 'La Piel Que Habito' filminin galasında







Festivalde 'Anadolu zamanı'



64. Cannes Film Festivali'nde, Altın Palmiye için yarışan yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi 'Bir Zamanlar Anadolu' ilk sınavını veriyor.


Film, bugün basın ve eleştirmenler için yerel saatle 19.30 ve 22.00'de gösterime sunulacak. Usta yönetmen, bazı oyuncuların da katılımıyla yarın saat 12.30'da basının önüne çıkacak ve filmle ilgili soruları yanıtlayacak. Filmin galası, yine aynı gün saat 22.30'da yapılacak.


*Akşam Gazetesi
http://www.aksam.com.tr/festivalde-anadolu-zamani--41697h.html

May 18, 2011

Bir Zamanlar Anadolu'da

Başrollerini Yılmaz Erdoğan, Muhammet Uzuner ve Taner Birsel'in paylaştığı, Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filmi “Bir Zamanlar Anadolu’da”, bir doktor ile cinayet soruşturması yürüten bir savcının 12 saatlik gerilimli hikayesini konu alıyor.

Yılmaz Erdoğan ve Belçim Bilgin Cannes Film Festivali Türkiye Standı'nda









http://www.flickr.com/photos/yilmazerdogan/5730742196/in/photostream/

EN HAYIRLI 11 GOL

                                                               *Fanatik Gazetesi
                                       
Geliri yardım kuruluşlarına bırakılacak maçta, Red Bull'un dünya şampiyonu pilotu Vettel ile Yılmaz Erdoğan, Ege ve Kerem Alışık gibi ünlüler de yer aldı.

Formula 1 pilotları ile sahne ve gösteri dünyasından ünlüler, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu'nda "muhtaç çocuklara" yardım için karşı karşıya geldi. TOSFED öncülüğünde, Nazionale Piloti işbirliğiyle düzenlenen "Formula Futbol Şöleni"nde F1 takımı, All Stars ekibine 6-5 mağlup oldu. Red Bull'un dünya şampiyonu Alman pilotu Sebastian Vettel ile Renault'nun Rus pilotu Vitaly Petrott'un da aralarında bulunduğu F1 ve GP2 pilotlarıyla, Ali Stars takımında yer alan Erhan Önal, Hasan Şaş, Hami, Semih Yuvakuran, Zafer Öğer gibi eski futbolcularla Yılmaz Erdoğan, Ege ve Kerem Alışık gibi ünlülerin mücadelesi büyük takdir topladı...
İkinci yarıda Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'na gelen Sebastian Vetter’in, stadı şaşırdığı, bu nedenle geç kaldığı bildirildi. Karşılaşma sonrası saha kenarında pasta kesilip iki takım oyuncularına günün anısına madalyalar verildi.

*Akşam Gazetesinden alıntıdır.




Nuri Bilge Ceylan'ın Altın Palmiye için yarışacak Bir Zamanlar Anadolu'da filmi 21 Mayıs'ta gösterilecek. The Guardian gazetesi filmi, Cannes'da görülmesi gereken 10 filmden biri olarak favori gösteriyor.

 BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA...

 Robert de Niro'nun başkanlığındaki ana jürinin 20 film arasından seçeceği büyük ödül için festivallerin üstadı ve 'stad olan aşina isimlerle yeni sinemacılar yarışacak. Ceylan'ın merakla beklenen Bir Zamanlar Anadolu'da filmi, bizi 21 Mayıs Cumartesi gününe kadar bekletecek. Yılmaz Erdoğan, Muhammet Uzuner, Taner Birsel, Ahmet Mümtaz Taylan, Fırat Tanış gibi erkek oyuncuların rol aldığı, psikolojik gerilim kıvamında film, belli ki insana dair çelişkili varoluşla ilgileniyor. Ceylan'ın rakipleri muhtelif. Finli Aki Kaurismaki'nin tipik kuzeyli, Italyan Nanni Moretti'nin güneyli mizahıyla benzer hınzırlıkları bekliyoruz. Varoluş sorunları denince İspanyol Pedro Almodovar ve Fransız Alain Cavalier de benzer minvalde insanlık hallerimizi sorgulayacak. Lars Von Trier aşk ve yoksunluk üzerine yine varoluş sancısında ama bu kez kozmik boyutta takılacak gibi. Amerikalı filozof sinemacı Terence Malick'in büyüme öyküsünde daha manalı bir kozmoz bulacağımız kesin. Bu yıl Lynn Ramsey gibi kadın sinemacıların öne çıktığı Altın Palmiye yarışının ödülleri 22 Mayıs akşamı açıklanacak ve açılıştaki gibi rahat ve romantik bir film olan Les Bien Aimes'nin gösterimiyle 12 günlük maraton sona erecek.



    May 11, 2011

    NEŞELİ HAYAT



    Müslüman mahallesinde ilk 'Noel Baba'!

    Erdoğan bu filmi alışveriş merkezinde gördüğü bir tipten yola çıkarak yazdı; son derece naif bir karakterin serüvenlerini anlatıyor.

    Yılmaz Erdoğan’ın “küçük adamın, büyük hikâyesi” olarak tanımladığı filmde, Rıza Şenyurt krismıs mevsiminin dünyadaki en sorunlu Noel babasıdır. Bir kere Noel Baba'nın tam olarak ne olduğunu bilmemektedir!!!

    Sırtında dünyanın yükünü taşıyan Noel Baba Rıza Şenyurt işi sonunda öğrenir: Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir!!!

    May 10, 2011

    ORGANİZE İŞLER


     
    BİZİ KİM KURTARACAK ?



    Bazısı araklama der bazısı yürütme, aşırma, çalma, her ne hal ise ORGANİZE İŞLER araklayanlarla araklananların hikayesidir.

    Samet,Süpermen’dir ama Kriptonsuzdur,Evreşelidir…

    Evreşenin yolları dar değildir ama yolları dar türküsü çok meşhurdur.

    Süpermen Samet bir gün Asım Noyan’la tanışır.

    Asım İşinin ehli,usta-çırak eğitiminden mezun ,prensip sahibi bir dolandırıcıdır.

    Yusuf Ziya Ocak ,hem sosyolog hem yazardır.Nuran Ocak ise hem fizik profesörü hem annedir,Umut onların kızıdır..

    Duralmaz Kardeşler ise bambaşka bir dünyanın insanlarıdır.

    Sayko Tugay ,Pepe Silvio,Suskun Üzeyir,Teneke Mahalleli İzzet Ayna,gizli kumarhane sahibi Altındiş Selahattin ve daha birçok kanuni ve (çoğunlukla)gayrı kanuni şahsiyet vardır İstanbul’un Organize İşler’inde..

    Herkes bazen kurtarılmaya muhtaç,bazen kurtarıcıdır.

    Kimin kimi kurtardığıın, kimin kimden arakladığının tam belli olmadığı dünya şahanesi İstanbul'da tüm işler organizedir ve organize her zaman işler.

    Hal böyle olunca koskoca Süpermen bile İstanbul'a gelince hayatının dayağını yer!Dara düştüğünüzde sizi birileri kurtarabilir.

    Asıl sorun o birilerinden bizi kim kurtaracak ?

    VİZONTELE TUUBA









    Şehre bir güzellik gelir!

      Türkiye’nin Güneydoğusu’nda, herkesin ve her şeyin “uzağında” küçük bir masal şehrinde geçer hikaye. 1980 yılının  yaz ayları... Tüm ülke siyasi bir kaosun içindedir. Siyasi şiddet ülkeye egemendir. Sağda ve solda onlarca değişik fraksiyon türemiştir. Bu anlaşılmaz saçma, acıklı ve komik “anarşik” atmosfer “Vizontele” şehrine çok başka ve kendine özgü biçimde yansımıştır. Bu şehirde hiç sağcı yoktur. Bunun yerine tam hangi konuda anlaşamadığı bilinmeyen iki dernek vardır; DEKD ve DFKD! (Bu isimde iki dernek gerçekte hiçbir zaman olmamıştır. Bu filmdeki kişi ve kurum isimlerinin tümü uydurmadır. Tıpkı orijinalleri gibi..!)

      Güner Sernikli bu uzak şehre sürgün edilmiş bir devlet memurudur. Her şeyin saçma bir rota izlediği günlerde Sernikli ailesi uzun ve çileli bir yolculuğun sonunda “Vizontele” şehrine gelirler. Kızı Tuba ise belki de o şehre “dışarıdan” gelmiş en güzel “şey”dir… Şehre gelen tüm aykırı şeylerin tanışacağı bir başka “şey” ise Deli Emin’dir elbette…







      - Şehrimize hoş geldiniz. Ben Emin.. Bazısı “Deli Emin” diyor, bazısı “Vizontele Emin”..

      Sernikli Ailesi, o yaz şehre sanki bir hediye paketi gibi gelir. Güner bilgiyi, Tuba güzelliği, safiyeti ve bizzat aşk’ı getirir… Başkan Nazmi Doğan ve Deli Emin bu “güzel” şeylerin kıymetini bilenlerin safındadır elbette. Ama azınlıktadırlar. Dönem karışıktır.

      Her acıklı şey bir komik hadiseye yol açmaktadır; ya da her komik hadise acıklı sonuçlar doğurmaktadır. Zaten “Vizontele” sözünün tam karşılığı da budur; “kesin galiba yani herhalde!!” 

      Evet o yaz şehre çok güzel şeyler geldi… Ama uzun süre kalamadılar…

    VİZONTELE





     Hakkari... 70'ler...
      Vizontele insanlarıyla bir kentin ve bir çocuıkluğun hikayesi...

       Yılmaz Erdoğan tiyatro oyunları, kitapları, sohbetleri aracılığıyla anlattığı Hakkari'yi şimdi de beyaz perdede seyircileriyle buluşturuyor. Çocukluğunun yaşandığı kent olan Hakkari'ye vizontelenin(televizyon) geliş öyküsünü anlatıyor; musluklara bir türlü su getiremeyen belediye başkanı Nazmi Bey, Rıfat'ı askere giden Sıti Ana, Rıfat'ın geride kalan sevgilisi Asiye, Eşenlerin gelini Fırkat, Sinemacı Latif, müteahhit Fikri, Mal Müdürü İzzet,haylaz torunlar Yılmaz, Mustafa, Aykut, sarhoş Ezo ve arkadaşları, devrimci gençler ve diğerlerinin öyküleri ile birleştirerek...

      Bir süreliğine çocukluğuna ve yetmişli yıllara geri dönüp oradan aktarıyor bize bu keyifli hikayeyi, kendine özgü bakışı ve anlatımıyla...

      Ve sinema, özlediği bir buluşmayı gerçekleştiriyor, Hakkari'nin, "vizontele"nin, insanların öyküleriyle... buluşturmak üzere bu sıcacık öyküleri başka hayatlarla ve başka öykülerle...

      Yolun sonu olan ve herşeyin geldiğinde zaten eskimiş olduğu bir kente devlet tarafından televizyonun gönderilişinin hikayesi...uzak görünen yerleri, insanları ve duyarlılıkları yanıbaşımıza getiren bir film...
    ve vizontele...


    Rıfat gidecek olmasa, daha da önemlisi Sıti bu gidişi dünyanın en önemli meselesi haline getirmese bu kalabalık toplanmayacaktı. Aslında Nazmi Bey de bu kadar tantanayı gereksiz buluyordu.Çünkü bu tip lüzumsuz toplaşmalar otlakçılar, beleşçiler içindi. Yani Ezo gibileri için. Bunlar cenaze evlerine bile taziye için filan değil, beleş yemek için giderlerdi. Hatta o sıra kayda değer bir ölüm hadisesi olmamışsa sahte ihbarlar bile yaparlardı... İşin en berbat tarafı, bu ekibin içinde Nazmi Bey'in büyük oğlu Ahmet de vardı.

    Şimdi de, yani evin salonunda kurulan upuzun yer sofrasında şehrin ileri gelen insanları yemek yerlerken Nazmi Bey, her vesileyle böyle bir yemek yenmesinin anlamsızlığını düşünüyordu. Hele ki mal müdürü İzzet Bey'in yuttuğu her dolmadan sonra parmağını ağzına sokup takma dişlerinin altına gizlenen posaları ağzının ön tarafına ve gündemin ilk sıralarına taşıması işi iyice tatsızlaştırıyordu. Tabii Karayolları şefi Casım'ın ağız şapırtılarıyla yaptığı katkıyı da unutmamak gerekirdi. Ağzında bir şey yokken bile şapırdatabilen ender insanlardan biriydi kendisi.

    Vizontele'nin özgün senaryosu ve romanından alınmış bu bölümleri filmde aynı sahnelere karşılık geliyor. Peki acaba "Vizontele" roman olarak filmin öncülü müydü? Yoksa bağımsız bir çalışma olarak mı kaleme alındı? İşte bu konuda romanın ve senaryonun sahibi Yılmaz Erdoğan'ın açıklamaları:

    "Bu, başından beri film olacak diye kurgulanmış bir projedir. Ona uzun bir tretman demek daha doğru olur. Bu, hikayede anlatmak istediğim her şeyi bir ağızdan kağıda dökmekti. Karakterlerin önünü, arkasını, derinliğini, geçmişini oluşturmak adına hem benim hem oyuncular için bir rehberdi. Çünkü senaryonun içinde bir roman derinliğinde karakter anlatmak zordur. Bu, oyuncular için de çok verimli bir şey oldu. Çünkü ben onları yazmasaydım oyunculara tek tek anlatacaktım. Senaryo dediğimiz şey en az hayat kadar gerçekçi olmalıdır. Bundan daha gerçekçi senaryolar da biliyorum. Vizontele de böyle bir senaryo oldu galiba. Sıti'nin doğumunda kaç çocuğu öldü, babası nasıl bir adamdı bilmesi gerekirdi. Roman biraz o maksatla yazılmış bir şey. Ama eğer bir gün kitap olacaksa bu şekilde olmasını isterim. Çünkü senaryo genel anlamda çok okunaklı bir şey değil. Romanla senaryo arasındaki temel ilişki budur."

    Yılmaz Erdoğan: İran'la Birbirimizi CNN' den tanıyoruz !

                                                 


    Filmin esas meselesi aşk. Siz neresinde duruyorsunuz bu aşkın?

    Ben aşık olan kişiyim. Ama karşıdaki bana aşık değil. Saplantılı bir aşk benimkisi. Filmin üzgün adamıyım. Filmde Monica ve Behruz birbirlerine aşıklar. Ben işi bozuyorum.
    Nasıl bir duygudur Monica Bellucci'ye aşık olmak?

    Hiç zorlanmıyor insan (Gülüyor). Monica Bellucci'nin çok güzel olduğunu ve ona dair pek çok şeyi biliyoruz ama bu kadar profesyonel, çalışkan, iyi bir oyuncu olduğunu bilmiyorduk. Öğretici bir şey de onunla çalışmak.

    Devrimde aşk nasıl yaşanıyor?

    Benim, Ekber'in düştüğü şekilde bir aşksa, bir tür şizofreni aslında.

    Devrim de bir tür şizofrenidir göndermesi var mıdır?

    O alt metinleri, göndermeleri yönetmen bilir. Bu benim sadece oyunculuk yaptığım ikinci tecrübem. Bütün enerjimi bir karakter olmaya harcayınca da geride kalanlarla uğraşmıyorum.. Onlar yönetmenin kafasında.

    Ghobadi'yle çalışmak nasıl?

    İlk kez doğaçlama çalışan bir yönetmenle setteyim. Farsça oynuyoruz bir de. O dili kendi ağzına yakıştırmak, kendi diyaloğun haline getirmek hem ilginç, hem eğlenceli. Bahman çok sevdiğim bir arkadaşım ve yönetmen. Birlikte çalışınca daha iyi tanıyor insan. Çok yaratıcı, çok hızlı, kıvrak zekası olan biri. Hepimiz çok memnunuz yönetmenimizden. 80 öncesinde çok ciddi bir Iran-Türkiye sinema işbirliği vardı. Ümit ediyorum ki bu film yeniden böyle bir birlikteliğin başlangıcı olsun.

    Sizin de filmlerinizde Bahman Ghobadi gibi yönetmenin hayatına dair parçalar görmek mümkün. Bu anlamda ortaklıklar olmalı aranızda.

    Var tabii, Üstelik şöyle de bir ortaklık var; o da İran'da bir Kürt diyarında doğup Tahran'da ortak Farsi kültürüyle büyümüş birisi. Ben de Kürt-Türk kültürüyle büyümüş biriyim. İkimiz de biraz sonradan doğduğu yerlerden kopup başka yerlerde büyüyen insanlarız. Her iki kimliği de tanıyan, her iki tarafa da yüksek empatisi olan.

    İstanbul'da neler oluyor filmde?

    Devrim sonrası İstanbul'a geliniyor ve İstanbul'da geçiyor hikaye. Bir şairin, Behruz'un üzerinden anlatılıyor. Filmin ilham kaynağı da o. Büyük aktör olduğu sete geldiğinde "Merhaba" dediğinde bile anlaşılıyor.

    Bahman Ghobadi ünlü insanlardan ziyade, tanınmayan isimlerle çalışan bir yönetmen. Monica Bellucci sürprizini nasıl değerlendirmeli?


    Bağımsız sinema dünyada da starlarla çok çalışır. Çalışmak zorunda değildir, bu bir gelenek değildir ama çalıştığı zaman da olumlu sonuçları oluyor. Büyük oyuncunun getirdiği büyük bir enerji de oluyor. Monica konuşmadığı sahnelerde bile varlığını hissettiren bir oyuncu.



    İRAN'LA İLGİLİ AMERİKALILAR GİBİ KONUŞUYORUZ. BİRBİRİNİ CNN'DEN TANIYAN ÜLKELER HALİNE GELDİK. OYSA İRAN YAN MAHALLE

    Karınız Belçim Bilgin'le aynı filmde oynamak nasıl?

    Belçim'le aynı sahneye denk gelmedik.Film boyunca da galiba hiç denk gelmiyoruz. Biraz Allah'ın işidir filmlerde casting. Birisini düşünürsünüz, her şey hazırdır ama son dakikada değişir.

    "Türkiye Iran olur mu?" tartışmalarına. Bu kaygılara ne diyorsunuz?

    İran'da da "Iran Türkiye mi oluyor?" kaygısı var. Beni asıl ilgilendiren şey bu kadar yakınımızda, yan mahalle İran'ı, sanatçılarını vs tanımıyor oluşumuz. Dünya düzeyinde böyle yakınları uzaklaştıran bir dünya siyaseti var. İran'la ilgili Amerikalılar gibi konuşuyoruz. Birbirini CNN'den tanıyan ülkeler haline geldik. Oysa Iran yan mahalle. Haber mantığı tatsızlıkları, çatışmaları, aykırılıkları ön plana çıkaran bir şey, güncel hayatı değil. İran'da güncel hayatın bir zindan olmadığını düşünüyorum.

    Libya operasyonu hususunda neler düşünüyorsunuz?

    Libya için değil ama Mısır, Tunus, Yemen'de olanlar Amerika'nın silahla yapacağını iddia ettiği dönüşümün kendiliğinden olması. Bunu bir tek şeye bağlayacaksan dünyanın yeni internet evresine bağlıyorum. Sınırları, bireyin müdahale alanını genişleten bir internet devrimi. Libya’nın şu an neden bombalanmaya başladığını tam olarak anlamış değilim. Ekonomik çıkarlara bağlıyorum.
    Sohbete başlamadan devrim fikrinde bir problem var demiştiniz. Bunu biraz açabilir miyiz?

    Başkasının devrimine dair batılılar kadar çok rahat konuşamıyorum. Iran halkının tercihlerine de saygım var ama...

    Nuri Bilge Ceylan'ın yeni filminde rolünüz nedir?

    Ben komiserim filmde. Anadolu'da bir hiç kimseyim. Sadece kendisini kendisinin önemsediği..

    Zor oldu mu komiser olmak?

    Bir role sevdalanmazsan oynayamıyorsun. Dolayısıyla onu da çok seviyorum. Dur bakalım ne yapacak...


    *Radikal Tv Hayat

    Erdoğan kötü adam

                                                                      *Radikal Tv Hayat


    İran asıllı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi,Türkiye'de çekeceği 'Gergedan'ın Son Şiiri' filminin kadrosuna,Monica Belluci'nin yanı sıra Yılmaz Erdoğan'ı da ekledi.

    Cannes'da Altın Kamera Ödülü'ne layık görülen 'Şarhoş Atlar Zamanı'başta olmak üzere filmleriyle büyük ses getiren İran asıllı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi,Türkiye'deki ilk filmi 'Gergedan Mevsimleri'nin çekimlerine başladı.Türkiye'de ilk olarak Beren Saat ile anlaşan Ghobadi,ardından Saat'in yakın arkadaşı Belçim Bilgin,'Hanımın Çiftliği'nin Kemal'i Caner Cindoruk'la el sıkıştı.Ghobadi daha sonra ise arkadaş olduğu dünyanın en güzel kadınları arasında gösterilen Monica Bellucci,'Gergedan Mevsimleri'nin çekimleri için mart başında İstanbula gelecek.Bellucci'nin hiçbir özel istekte bulunmadığı ifade edildi.

    Erdoğan kötü adam

    Bahman Ghobadi İran sinemasına büyük katkıları olan Behrouz Vossoughi'nin başrolünü canlandıracağı filminin kadrosunu son olarak bomba bir isimle daha da güçlendirdi.Filmde Vossoughi'nin çoccukluk arkadaşının gençliği rolü için Ghobadi,Yılmaz Erdoğan'la anlaştı.Filmde,Yılmaz Erdoğan'ı ilk kez kötü adam olarak izleyeceğiz.'Gergedan Mevsimleri'nde Vossoughi'nin gençliğine hayat verecek olan Caner Cindoruk ile çocukluk arkadaşını canlandıran Erdoğan yıllar sonra karşı karşıya gelecek.

    "Bir Zamanlar Anadolu" 21 Mayıs'ta Cannes'da!







    Cannes Film Festivalinde büyük ödül Altın Palmiye için yarışacak filmler arasına seçilen Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi "Bir Zamanlar Anadolu"nun galası, 21 Mayıs'ta Cannes'da yapılacak.


    Cannes Film Festivalinde büyük ödül Altın Palmiye için yarışacak filmler arasına seçilen Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi "Bir Zamanlar Anadolu"nun galası, 21 Mayıs'ta Cannes'da yapılacak. 64. Cannes Film Festivalinde, Altın Palmiye için yarışacak 20 filmin gösterim tarihi kesinleşti. Festival komitesinden alınan bilgiye göre, Ceylan'ın filmi "Bir Zamanlar Anadolu"nun festival sarayındaki resmi gösterimi, 21 Mayıs'ta saat 22. 30'da gerçekleşecek. Filmin gösteriminden önce, Yönetmen ve oyuncular "kırmızı halıdan" geçerek salona girecek.


    Basın ve eleştirmenler için yine aynı gün saat 15. 00'da bir gösterim yapılacak ve bu gösteriminin ardından Yönetmen Ceylan, yabancı gazetecilerin sorularını yanıtlayacak. Nuri Bilge Ceylan'ın Yılmaz Erdoğan ve Taner Birsel'in baş rollerde yer aldığı filminin çekimleri Keskin'de yapıldı. Bosna-Hersek ve Türkiye ortak yapımı olan ve Eurimages tarafından desteklenen film, bir doktor ve bir savcının 12 saatlik gerilimli hikayesini anlatıyor. Ceylan, 2008 yılında "Üç Maymun" filmiyle Cannes'da en iyi Yönetmen ödülünü kazanmıştı. Festival, ünlü Amerikalı Yönetmen Woody Allen'ın, "Midnight in Paris" isimli filminin yarışma dışı gösterimiyle 11 Mayıs'ta açılacak. Bu yıl festivalin jüri başkanlığını Robert de Niro yapıyor. 20 filmin Altın Palmiye için yarışyacağı festival, 22 Mayıs'ta sona erecek.


    • Yapım:
    2011 ~ Bosna-Hersek, Türkiye 
    • Tür:
    Dram, Psikolojik 
    • Yönetmen:
    Nuri Bilge Ceylan
    • Oyuncular:
    Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan, Fırat Tanış, Taner Birsel, Cansu Demirci, Ercan Kesal, Kubilay Tunçer, Murat Kılıç, Nihan Okutucu, Aziz İzzet Biçici, Burhan Yıldız, Celal Acaralp, Emre şen, Erol Erarslan, Fatih Ereli, Fevzi Müftüoğlu, Hüseyin Bekeç, Mehmet Eren Topçak, Mehmet öztürk, Muhammet Uzuner, Salih ünal, Şafak Karali, Turgay Kürkçü, Ufuk Karali, Uğur Aslanoğlu
    • Senaryo:
    Nuri Bilge Ceylan
    • Senaryo (Kitap):
    Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Ercan Kesal
    • Yapımcı:
    Zeynep Özbatur
    • Görüntü Yönetmeni:
    Gökhan Tiryaki
    • Müzik:
    Thomas Roberts
    • Filmin Websitesi:
    www.nbcfilm.com/anatolia/anatolia.php?mid=1

    • Süre:2 saat 37 dk